Ankara, Mon Amour! üst üste asılınca ertesi gün daha iyi ısıtan paltoların cepli basma elbiselerin dualarla ekilen simit ağaçlarının üç tam bir paso`nun troleybüs hızında giden bir hayatın Zümrüt Pastanesi`nin ve Alemdar Sineması`nın sabahtan öğlene bir yağmurla değişiveren dünyaların ikindi sessizliklerinin bir hatırası olmanın bir çay koyalımın mavi ODTÜ otobüslerinin ciddiyetle Grundrisse okumaların Nisan Tezleri`nde aranan şiirin yirmi yaşında olmanın tiril tiril yeşil elbiseler giyen bir hayalin kaplumbağa soyunun en zor geçen o ilk altı ayın elinden kavuşanların sevinci, ayrılanların hüznü alınan Ankara Garı`nın yani çocukluğun arkadaşlığın aşkın öyküsü...
Bize vaat edilenler de bunlar değil miydi zaten?