Vitrinler hep neskafe doldu... Civciv kutusu ne ki, çok daha acıklı öyküler anlattı zaman... Kimileri, çiş karışmış suyla neskafelerini içerken, iki reklam arasına sıkışmış haberlerde, bu acıklı öyküleri izlediler. Hamile kadınlar, gecekondu önlerinde dozer kepçeleriyle güreş tutuyorlardı... Damlara çıkıp kendisini atan, yakan oluyordu... Tüm kent için için yanıyor, görünmeyen alevlerin pis kokusu, herkesin genzini dağlıyordu... Ama alabildikleri son nefesi bile; kendi sularına az daha işemek, arablarına fazladan bir karışp yol kapmak, birbirlerini ve birşeyleri somurarak tüketmek için harcamaya kararlıydılar... Kendi çöpleri patlayıp üstlerine yağdı, pislikleri sel olup taştı, evleri bastı, deniz dalgalandı, bilinmedik renklerde yüzerine tükürdü...
Silahlandılar... Olur olmaz kurşun saçıp, birbirlerinin cesetlerine tükürmeye başladılar. Galeyanlar oldu, linçler sonra... Herkes deli gibiydi... Evet evet, herkes delirmişti sonunda...
Yılların Öcü tüm kentin üstüne çökmüştü...