EN KÖTÜ ANNEYİ BİLE ARARSINIZ demişti annem.
Bazen düşünüyorum, öyle biri VAR MIYDI?
Yoksa biz küçükken tahtakurularımızı temizleyen, ispirtolu ocakta birbirinden nefis yemekler pişiren bir başkası mıydı?..
Bazen gece olmasını, Frankfurt`taki odama ANNEMİN gelmesini bekliyorum.
Öyle sanıyorum ki, geceleri annem ruhunu bana gönderiyor Türkiye`den. Ya da hep yanımda da, görünebilmek için ortalığın kararmasını bekliyor. Işığı söndürüp televizyonu da kapadıktan sonra ben... Ekranın ortasına yerleşiyor. Ak tülbentiyle başı sarılı... Hastanedeki o umut bekleyen masumluğuyla, yirmi dokuz yıllık ayrılığımızın kederini yok edercesine, gözleyip duruyor koca kızını. İsteğince... Sabah ışıyıncaya kadar...
Ne zaman dönüp baksam karşımda o yüz. Sesimi çıkarmıyorum...
Hatta başamı yorganın altına saklamıyorum ki hasretini dindirsin. Çünkü onca zaman, hep kızmıştım ilgisine. Beni bulamayacağı yerlere kaçmıştım...