Cam kenarına dizili taburelere tüneyip, bir yandan önümdeki deftere bir gece önce seyrettiğim filmle ilgili notlar alırken, öbür yandan da çaktırmadan, gözucuyla onu izliyordum. Ona karşı hissettiğim şeyin ne olduğunu ya da aşk olup olmadığını anlamaya çalışıyor, ama bir türlü ismini koyamıyordum. Belki de çok fazla yalnızdım ve tutunacak bir duygu arıyordum. Ama aşk dediğin de neydi ki zaten? Sıkıcı hayat içinde açılan küçük bir pencere, zamanı gelmiş bir ihtimal. Şermin'i henüz sevmesem bile, sevebilme hatta âşık olabilme ihtimalim vardı.
Filmlerde repliğinden sıkılan karakterler nereye kaçar? Yaşadığı hayatın senaryosundan daralan, kendinden uzaklaşanlar ne yapar?
Haldun Taner Öykü Ödülü sahibi Neslihan Önderoğlu'nun etkili üslubundan, kurguyla gerçeklik arasında sıkışmış bir sinema öğrencisinin sıradışı hikâyesi... Sinema tarihinin hafızalara kazınan film replikleri ve ölümsüz karakterleri eşliğinde, unutulmaz yönetmenlere göz kırpan roman, sıradan bir Anadolu kentini Hollywood'a dönüştürüyor. İlk satırından itibaren okuru soluksuz bir maceranın içine çeken kitap, bir yandan çok tanıdık bir yandan da hiç alışkın olmadığımız karakterlerle boyutlanıyor.