Mes´ud Cemil´in doğumunun 100. yılı münâsebeti ile hazırlanan bu eserde, yazarın babası hakkında kaleme aldığı ve edebî tarafı ağır basan bir biyografi, Uğur Derman´ın bir yazısı, mektuplar, Arif Aşçı´nın hazırladığı Mes´ut Cemil bibliyografyası ve çok değişik fotoğraflar yer almaktadır.

Gerçi muvaffak olmak, mesut (mutlu) olmak demek değildir. İnsan muvaffak olur, cemiyet içinde özlediği yerin daha üstününü bile alır da, mesut olmayabilir. Servetin, iktidar ve şöhretin son haddine varmış nice insan vardır ki, içi dâima saâdet dünyâsının hasretiyle yanıp tutuşur. Mükellef (gösterişli) apartmanlarda, göz kamaştırıcı bir konfor ve lüks içinde yaşayan insanlar görürsün ki, bunun hepsini bir günlük saâdetle değişmeye hazırdır. Çünkü, saâdet tamâmiyle gönül işidir. Ve içimizdedir. Onu kendi içim

Din, inanç, dînî hayât, dînî haklar, laiklik, bilim din ilişkisi, dünyâda ve Türkiye'de din devlet ilişkileri... Anayasa hukukçusu Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren üzerinde en çok tartışılan, istismar edilen bir meseleyi bu kitabında ayrıntılı bir biçimde ele alıyor.

İstanbul değişiyor. Dünyada hiçbir büyük ve tarihi şehrin başına gelmeyen bir felaketle değişiyor. Artık o güzel semtler, mahalleler, sokaklar hatta güzel insanlar kalmadı. Yarım asır önceki bu başka İstanbul´u Orhan Okay´ın akıcı üslubu ve usta kaleminden okuyacaksınız.

Bu kitapta, özellikle yakın zamanlardaki bestekârlarımıza âit eserlerin nâğme yapıları, güftelerin şâirlerinin hayat hikâyeleri, bâzı biyografik bilgiler, hikâye atmosferinde kaleme alınmıştır. Okuyucu farkında olmadan, bestelerin yapıldığı zamâna ve mekâna dalıp gitmekte ve bir mûsikî eserinin adım adım meydana gelişine şâhit olmaktadır.

Bu kitap, son 60 yıl içinde hızla gelişen ve değişen çok meseleli mûsiki hayâtımızda özel yeri olan Nevzat Atlığ için hazırlanmıştır.Eserde giderek hâfızalardan silinmeye ve millî zevkten uzaklaşmaya başlayan mûsikimizin, Nevzat Atlığ´la yüz yüze gelmesi ve fantezilerle oyalanmayan bir ömrün hikâyesi anlatılmaktadır.

Yaşadığı müddetçe özel hayatını ve şahsiyetini geri plânda tutmayı tercih eden mütefekkir yazar Sâmiha Ayverdi´nin doğumunun 100. yılı münâsebetiyle, eserleri ve hakkında yazılanların ışığında hayâtının anlatıldığı bir biyografi denemesi.

Yazar, fikir ve san´at hayâtımızın üç seçkin simâsı N.S. Banarlı, E.H.Ayverdi ve S. Ayverdi´nin hayat hikâyelerini, faaliyetlerini, eserleri ve başarılarıyla olduğu kadar özlemleri, sevinçleri, hayâl kırıklıkları yâni insâni yönleri ile ele alırken, eserin azîz hâtıralarına bir minnet borcunun ödenmesi olarak gördüğünü de söylüyor.

Öyle biliyordu, öyle inanıyordu, içine öyle doğuyordu ki; Allah´ın inayetiyle, başlangıcı belli olmayan bir zamanda yüreğiyle perçinlendiği büyüklerinin himmetiyle, inançlı gayretiyle mutlaka iyi musikinin yanında olacak ve başkalarına da öğretecekti. Bu ´iyi musiki´ de, san´at ürünü olma özelliğini taşıyan, insan gönlünü yücelten, yeryüzünün çok geniş bir alanında yüzyıllardan beri çalınıp söylenen, aslı özelliklerini kaybetmemiş, milli benliğimizi kavrayan bir musikiydi, yani, Türk musikisiydi.

Bu dünyaya niçin geldik ve yeryüzündeki fonksiyonumuz nedir?.. diyebilmek bir kemal alametidir. Bu suali kendi kendisine tevcih edip cevabını bulabilmesi, yani insanın bu hilkat alemi içindeki manasının şuuruna erebilmesi, şu gökkubbe altında tanıdığımız zevklerin hepsinden üstündür. Bu zevki tanımayanların ise, süfli ve bayağı hazlarda bocalamaları bir emri tabiidir... Samiha Ayverdi (Arka Kapak)

Satrançname, oyun taşlarına gizlenmiş kaderlerimizin destani hikayesidir. Okuyucunun eseri bitirdiği zaman benim kaderim acaba hangi taşın içinde sorusunu sorması son derece tabiidir.