1. Bölüm Dans Eden Kız Çok üşüyorum, açlıktan da bayılacağım, diyerek kendi kendine söyleniyordu Pierre Gringoire. Üstelik bir şeyler alacak beş param bile yok cebimde. Hiç kimse ne şiirlerimi ne de yazdığım oyunları istiyor, gerçi beni de kimsenin istediği yok ya! 1482 yılının Noeli´nden on iki gün sonra, Paris soğuk günlerinden birini yaşıyordu. Burada oturanların hemen hepsi şair Pierre Gringeoire kadar üşüyor, onun gibi meteliğe kurşun atıyor ve açlıktan bir deri bir kemik kalmış ortalıkta dolaşıyordu..

Yıllar ve yıllar önceydi. Hollanda´nın şirin bir kentinde eylül sabahıydı. Hava soğuktu ve ortalık yeni aydınlanıyordu. Ama ufuktaki kurşuni duman yavaş yavaş aralanıyordu. Üreticilerü sevinçle, yeni doğan güne hazırlanıyorlardı.

Büyük bir şehrin birçok binası arasına sıkışmış sadece yoksulların barındığı bir ev vardı. Parası olmayanlar yaşayacak yer bulamayanlar, zavallılar oraya sığınırlardı. İşte buraya düşkünlerevi adı verilmişti. Gerek Oliver Twist´in, gerekse onunla kader birliği yapmış olanların dünyaya geldiği yerdi burası.

Tom Sawyer´in Maceralarında Tom Sawyer, arkadaşı Huckleberry Finn, Becky ve Polly Teyze´nin Missouri´deki sade, doğayla kucak kucağa yaşantıları resimlenmiştir. Aslında her şey bir erkek çocuğun gözüyle görülmektedir; bu çocuk da Mark Twain´in kendisi olabilir... Eser, yetişkinler için, geçmiş günleri anılarını canlandırmakta, gençler için de tatlı serüvenler serisi halinde devam etmektedir. Ama ne olursa olsun, kitap herkes için Amerika´nın en sevilen yazarlarından birinin duygularını ve düşüncelerini açık

Irmak, boydan boya buz tutmuştu. Kuzey´in bu akıllara durgunluk veren karlarla kaplı yolşları vahşetin tanımıydı sanki... Herşeye karşın yaşam sürüp gidiyordu. İşlte ileride bir köpek sürüsü kızağı sürükleyip götürüyordu. Kızakta iki adam ve bir tabut vardı....

Kentin yüksekçe bir yerinde uzun bir kaidenin üstünde Mutlu Prens´in heykeli duruyordu. Tüm vücudu incecik altın yapraklarla kaplanmıştı. Gözlerinin yerinde bir çift gök yakut ile kılıcının kabzasında kocaman bir kırmızı yakut parlıyordu. Herkes heykele hayrandı. Sanat zevkiyle ünlenmek isteyen kentin belediye üyelerinden biri Bir rüzgar gülü kadar güzel, dedi, sonra insanların kendisini zevksiz sanmalarından korkup, -ki aslında pek zevksiz sayılmazdı- Tabii pek işe yaradığı yok, diye ekleyiverdi.

x

Dayısına ait görkemli şatoda kalmak üzere gelen Mary Lennox için herkes, aman ne çirkin kız! diyordu. Böylesi hiç görülmemişti. Bu tutum ne kadar acımasız olursa olsun, tümüyle gerçekti: Cılız ve çekimsiz bir bedene sahipti o.

x

Bir haziran sabahı, Bayan Polly Harrigton telaşla mutfağa girdi. Bayan Polly, genellikle telaşlı davranmaz, sakin olmaktan özel bir gurur duyardı. Fakat o gün gerçekten çok acelesi vardı. Bulaşıkları yıkayan Nancy, hayretle başını kaldırdı. Bayan Polly´nin yanında sadece iki aydan beri çalışıyordu Nancy. Hanımının telaşlı bir insan olmadığını da biliyordu.

Resimli Dünya Klasikleri - Tom Amca'nın Kulübesi

x

Size Don Kişot´u tanıtayım. Don Kişot bundan yıllarca önce İspanya´daki Manş ilinin bir köyünde yaşadı. Genç değildi, ama uzun boyluydu ve güçlüydü. İnce, uzun bir yüzü vardı. Don Kişot çok kitap okurdu. Bazen sabahtan akşama kadar okuduğu da olurdu. Bu kitaplar, şövalyelere, savaşlara ve serüvenlere ait kitaplardı.

1760 yılında, Jim Hawkins ana ve babasıyla birlikte İngiltere´nin güneyinde Admiral Benbow Hanı´nda yaşamaktaydı. Jim´in babası hanın sahibiydi. Bir gün, yoldan geçen yaşlı, yanık tenli bir denizci çevresine bakınarak yaklaştı. Uzun boylu, iri yapılıydı. Yanağında beyaz bir yara izi vardı. Ellerinde de vardı bu izlerden. Kirli tırnaklarından kimileri kırıktı. Yüksek tepeli bir şapka giymiş; saçını kuyruk şeklinde toplamıştı.

Robinson Crusoe - Daniel Defoe

Alexandre Dumas (1802-1870), 19. yüzyılın en verimli ve sevilen Fransız yazarlarındandır. Önce oyunları daha sonra da tarihsel romanlarıyla büyük ün kazanmıştır. Özellikle, Kardinal Richelieu dönemindeki dört gözüpek kahramanı anlattığı, Üç Silahşörler, Monte Cristo en tanınmış yapıtlarıdır. Alexandre Dumas renkli bir tarihsel türden, genellikle 16. ve 17. yüzyılda geçen heyecanlı bir öykü yaratmıştır. Alexandre Dumas´nın uzun bir süre önemsenmeyen yapıtları günümüzde ön plana çıkmış ve romantizme getirdiği